
Yayınlanma: 21 Aralık 2025 12:07
Güncellenme: 23 Aralık 2025 20:11
Yapay zekâ yatırımları 2024–2025 döneminde rekor sermaye harcamalarıyla büyürken, 2026’ya girerken oyunun kuralları değişiyor. Wall Street artık yalnızca “kim daha çok harcıyor?” sorusunu değil, “kim bu yatırımı sürdürülebilir gelire dönüştürebiliyor?” sorusunu soruyor.
Bank of America, Morgan Stanley ve Deutsche Bank gibi dev kurumların son raporları, 2026’da yapay zekâ hisseleri için hem büyük fırsatlara hem de ciddi risklere işaret ediyor.
Bank of America analistlerine göre Alphabet, yapay zekânın “harcama” aşamasından “paraya çevirme” aşamasına geçişinde en güçlü konumda olan şirket. Analistler, yatırımcı ilgisinin artık salt sermaye harcamalarından ziyade getiri, kârlılık ve kalıcı rekabet avantajlarına kaydığını vurguluyor.
Alphabet’in bu süreçte öne çıkmasının dört temel nedeni bulunuyor:
Sınır model liderliği: Gemini modelleri ile temel AI altyapısında güçlü konum
Özel silikon: Tensor işlem birimleri (TPU) sayesinde maliyet ve performans avantajı
Kurumsal bulut: Ölçeklenmiş ve büyüyen Google Cloud ekosistemi
Tüketici dağıtımı: Arama, YouTube ve Android gibi dev platformlar
BofA’ya göre yapay zekâ, önümüzdeki beş yıl içinde 1 trilyon doların üzerinde ek gelir potansiyeli yaratabilir. Bu büyüklükte bir pastada, uçtan uca ekosisteme sahip olmak 2026 sonrası için kritik bir avantaj anlamına geliyor.
Morgan Stanley, 2026 görünümünde Apple için hedef fiyatını yukarı çekerek hisseyi yeniden “Ağırlık Artır” kategorisinde değerlendirdi. Bankaya göre; Apple’ın asıl gücü, 2027 ve sonrasına uzanan kazanç dayanıklılığında yatıyor.
Analistlere göre:
Artan bellek ve bileşen maliyetlerine rağmen
iPhone fiyatlandırma gücü ve talep esnekliğinin sınırlı kalması
Apple’ın marj baskısını büyük ölçüde telafi etmesini sağlıyor
Morgan Stanley, Apple’ı gelir ve kazanç görünürlüğü en yüksek donanım şirketlerinden biri olarak konumlandırıyor. Bu durum, 2026’da AI temalı piyasa dalgalanmalarında Apple’ı daha defansif bir büyük teknoloji hissesi hâline getiriyor.
Morgan Stanley’nin 2026 için en net AI tavsiyelerinden biri ise TSMC. Banka, hızlanan AI çip talebi ve marj genişlemesi nedeniyle yatırımcılara 2026 öncesinde TSMC pozisyonlarını artırmayı öneriyor.
Öne çıkan beklentiler:
2026 gelir büyümesi: %30’a yakın
2029’a kadar AI çip pazarının 550 milyar dolara ulaşması
TSMC’nin bu pazardan yaklaşık 107 milyar dolar gelir elde etmesi
Bu tahminler, TSMC’yi yalnızca bir yarı iletken üreticisi değil, küresel AI altyapısının omurgası hâline getiriyor.
Deutsche Bank tarafından yapılan küresel piyasa anketi, yatırımcı algısında dikkat çekici bir tablo ortaya koyuyor. Ankete katılanların %57’si, AI etrafındaki heyecanın sönmesiyle teknoloji hisselerinde sert bir satış yaşanmasını 2026’nın en büyük piyasa riski olarak görüyor.
Bu oran:
Fed politikaları
Tahvil getirileri
Enflasyon riskleri
gibi klasik makro tehditlerin tamamının önüne geçmiş durumda. Deutsche Bank stratejistlerine göre AI değerleme korkusu, şu anda küresel piyasa risk algısının merkezinde yer alıyor.
Goldman Sachs ise AI harcamaları artmaya devam etse bile, tüm yarı iletken şirketlerinin bu döngüden eşit fayda sağlayamayacağı uyarısında bulunuyor. Banka, bu kapsamda Texas Instruments ve Arm gibi şirketleri aşağı yönlü revize etti.
Goldman’a göre 2026’da:
AI ile doğrudan ilişkili
Dijital, bellek ve gelişmiş üretim kapasitesine sahip
şirketler öne çıkacak
Ancak analog ve belirli lisans modeline dayalı işlerin, bu yükselişten sınırlı pay alması bekleniyor.
Yatırımın Yeni Adı Paratron ile Siz de Kazanmaya Başlayın!
Wall Street’in ortak mesajı net:
2026, yapay zekâda “harcayanlar” ile “kazananlar” arasındaki ayrışmanın yılı olacak.
Alphabet gibi ekosistem sahibi şirketler avantajlı.
Apple gibi fiyatlama gücü yüksek devler daha dirençli.
TSMC gibi altyapı sağlayıcılar stratejik konumda.
Ancak AI heyecanı azaldığında, yüksek değerlemeler sert düzeltmelere açık.
2026’ya yaklaşırken yapay zekâ hisseleri, yatırımcılar için hem tarihi fırsatlar hem de olağanüstü riskler barındırıyor. Analist raporları, bu dönemde seçici olmanın ve sadece hikâyeye değil nakit akışı ve sürdürülebilir kazançlara odaklanmanın kritik olduğunu gösteriyor.